Antik çağ da dahil olmak üzere, kentsel yerleşime konu olmamış bir alan olmasından ötürü, pek çok kaynakta en yakınındaki tarihi yerleşim olan Melia ile birlikte anılır (Melia-Panionion). Site MÖ 8. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlandığı bilinen, Poseidon'a adanmış bir İyon tapınağı bulunmaktadır. Tapınakta düzenli olarak yapılan festivaller sırasındaki toplantılar ve tartışmalar Paniyonya Birliği'nin politik çerçevesini oluşturmuştur. Oniki İyon şehir devleti'ne Smyrna'nın da katılmasıyla oluşan bu birlik, Herodotos'a göre şu şehirlerden müteşekkildir: Miletos, Myus, Priene, Ephesos, Kolophon, Lebedos, Teos, Klazomenai, Phokaia, Samos, Khios, Erythrai.
Bu birlik daha sonraları sadece dini olarak varlığını sürdürmüştür. Festivalin ve oyunların yanı sıra, daha sonra kazandığı tarihi önemde bir diğer unsur, MÖ 6. yüzyılda Pers İmparatorluğu'nun Lidya Krallığı'nı yıkması ve Anadolu'yu tamamiyle işgalinden sonra 12 İyon kenti arasındaki işgale direniş amaçlı toplanma yeri olmasından kaynaklanmaktadır (İyon Ayaklanması). Tapınak İyonya kentlerinden biri olan ve Samsun Dağı'nın iç bölgeye bakan yamaçlarından 5 km. uzaklıkta bulunan Priene kentinin denetimindeydi. Dini ayinlerin, festivalin ve oyunların yöetim ve denetimi ve burada toplantılar düzenlendiğinde başkanlık Priene kenti temsilcileri tarafından sağlanmaktaydı.
Pers İmparatorluğu idaresi altında Panionion'daki dini faaliyetlerin sekteye uğradığı bilinmektedir. MÖ 5. yüzyılın sonlarında yazan Tukididis İyonyalıların o çağda festivallerini artık Efes'te düzenlemeye başladıklarını belirtmekte, Diodorus da yarımadadaki sürekli çatışma ortamı nedeniyle Panionia festivalinin Efes'e taşındığı bilgisini doğrulamaktadır. Büyük İskender çağında oyunlar ve festival yeniden Panionion'a dönmüş, ve önemleri zaman içinde giderek azalsa da, varlıklarını Roma İmparatorluğu dönemine kadar sürdürmüşlerdir.
Panionion'un yaklaşık yeri Antik Çağ yazarlarınca tarif edilmiştir. Örneğin, Herodot yerinin "Mykale'nin kuzey yüzünde" olduğunu belirtmekte, Strabo da "Sisam Boğazını geçtikten sonra, Mykale dağı yakınında, Efes'e doğru denizyolu ile gidilirken denizden üç stadia yüksekte" demektedir. Ancak bu bilgilere rağmen sitin kesin yeri zaman içinde unutulmuştur. 19. yüzyıl sonunda ünlü Alman arkeolog Theodor Wiegand burada, Güzelçamlı yakınlarında, bir sit keşfetmiş, ve bu sit 1958'de Gerhardt Kleiner, Kurt Hommel ve Wolfgang Müller-Wiener tarafından kazılmıştır. 2004'deki yeni keşiflere kadar Wiegand'ın bulduğu bu sitin Panionion'a denk geldiği düşünülmüştür.
Theodor Wiegand'ın bulduğu sit bir temenos duvarı ile çevrelenmekte ve orta yerinde, MÖ 6. yüzyıla tarihlendirilen ve Poseidon sunağı olduğu düşünülen 17,5 m - 4,25 m boyutlarında bir taş kaide bulunmaktadır. Yamacın daha aşağısında, sunağın 50 m güneybatısında küçük bir tiyatro veya odeum yer almaktadır. Yarım daireyi biraz aşan bir şekle sahip olan bu odeum 32 m çapındadır ve kayaların içine kesilmiş 11 sıra oturağı bulunmaktadır. Bu mekanın Panionion Birliği toplantılarının cereyan ettiği konsey odası olduğu varsayılmıştır.
Halihazırdaki kalıntılar MÖ 4. yüzyıldan kalma olup, bu dönem de Panionia Festivallerinin yeniden canlandırıldığı çağa denk gelmektedir. Sunak ile konsey odası arasında geniş bir yeraltı mahzeni bulunmaktadir. Bu mahzenin ne gibi bir işlevi olabileceği henüz açıklığa kavuşturulamamıştır. Antik çağ kaynakları burada kurban törenleri yapıldığını belirtmekte, ancak tam anlamıyla bir tapınak binasına atıfta bulunmamaktadır. Nitekim sunak kompleksi dışında gerçek anlamda bir tapınak bulunamamıştır. Ancak 2004'de bölgede yüzey araştırmaları yapan Alman arkeolog Hans Lohmann daha yükseklerde ikinci bir arkeolojik sit keşfetmiştir.
Erken İyon özelliklerini taşıyan bu ikinci sitte MÖ 6. yüzyıldan kalma bir ayin alanı ve küçük bir yerleşim alanı yer almaktadır. 2005 yazında sit Aydın Müzesi gözetiminde kazılmıştır. Lohmann bu sitin, konumu ve yazılı ipuçlarına daha uygun olması nedeniyle, hakiki Panionion olması gerektiğini düşünmekte, araştırmalar devam etmektedir. Panionion, Güzelçamlı sınırları içinde jandarma karakolunun karşısındaki orman yolunu 300 metre takiben sol tarafta otomatik tepe mevkiindedir.
Batı Anadolu kıyısının İzmir ve Bargylia Körfezleri arasında bulunan merkezi bölümü, Samos (Sisam) ve Chios (Sakız) Adalarıyla birlikte İyonya olarak tanımlanan bölgeyi oluşturmatadır.
Bununla beraber bu terim, çoğunlukla civardaki adalarla birlikte Batı Anadolu'nun daha büyük bir bölgesi için kullanılmaktadır. Heredot tarafından bildirilen 12 kentin adları şunlardır: Öilet, Myus ve Priene; merkezi bölgede, Efes, Kolophon, Teos ve Lebedos; kuzeyde, Erythrai, Klazomenai, Phokaia ve Samos ile Chios adalarıdır. İçlerinde Eski İzmir kentinin de bulunduğu 12 İyon kenti Panionion olarak adlandırılaran politik amaçlı bir birlik oluşturmuşlardır. İzmir, M.Ö. 8 nci yy. başlarında bu birliğe katıldığından dolayı, Panionion'un 9 uncu yy.'dan daha sonra kurulmuş olduğu düşünülemez. Pnionion Birliği, Mykale Dağının eteğindeki Güzelçamlı yöresinde, Poseidon Helikonios'a atfedilen kutsal bir yerde toplanıyordu.
1957-1958 yıllarında, bölgede yaptığı kazılar sırasında G.Kleiner, sunak olması gereken bir yapıyı gün ışığına çıkartmıştır 18 * 4 metre boyutlarında . Kleiner, bulduğu bu sulağın M.Ö. 6 ncı yüzyılın sonuna ait olduğunu kanıtlamıştır. Bu yapı, kayanın dış yüzüne oyulmuş 11 basamaklı bir tiyatro şeklinde inşa edilmiş ve İyon kenti delegelerinin toplantı yeri olarak kullanmıştır. Panionion'un kurulduğu ilk günden başlıyarak, İyon kentlerinin gelişmesini sağlayan mekezi bir örgüt yaratılmıştır. Bu birlik sayesinde İyonlular yalnız dünya tarihindeki en parlak kültürlerden birini yaratmakla kalmamış, aynı zamanda politik birleşmelerini de sağlayarak yerleşme bölgelerini ve etki alanlarını genişletmişlerdir.
iyonluların kurdugu bu birlik günümüzün AVRUPA BİRLİĞİNİN ilk örnegi diyebiliriz. PANİONİON’da bu 12 iyon kentinin kurdugu birligin başkenti (yani strasburgu) İyon kentlerinin en parlak dönemi, 7 nci yüzyılın ikinci yarısında kolonilerin kurulmasından sonra başlamış, ancak M.Ö. 600-545'teki altın çağda gelişmesinin doruğuna erişmiştir. Bu dönemde, eski dünyanın kültürel öncülüğü Yakındoğu'dan İyon merkezlerine geçmiştir. Bu dönemin İyonya'sı, dünyaya yalnız pozitif ilimlerde ve felsefede değil, aynı zamanda mimarlık ve heyketraşlıkta da yol göstermiştir.
Akamonid Kralı Kyros'un Lydia Kralı Kroisos'u yenmesinden sonra, Pers komutanı Harpagos, Batı Anadolu'daki kentelerden birçoğunu ele geçirildi (M.Ö. 545). Bunu takiben, sözcüğün tam anlamı ile özgür olarak, yalnız bir İyon kent-devleti kaldı; bu devlet Tiran Polykrates tarafından yönetilen Samos'tu. Polykrates M.Ö. 522'de Menderes Magnesia'daki Pers valisi Oroites'in tuzağına düşerek öldürüldü. Bu andan başlayarak, liderlik Samos'tan, kısmen özgür bir devlet olan Milet'in eline geçti. Bununla beraber, İyonlular, Perslerin etkisi ile Tiranların zorlamaları üzerine kurulmuş bir devlet sistemine uzun süre dayanamadılar.
Böylece, M.Ö. 499'da Milet'in başkanlığındaki ayaklanma, Sardes'in tahrip edilmesi ile sonuçlandı. Ancak, çok geçmeden Persler küçük bir ada olan Lade açıklarında, 353 gemiden oluşan İyon donanmasını yok ederek ilk karşı akınlarını yaptılar. Bugün burası Menderes Nehri'nin getirdiği killi toprakla çevrelenmiş yuvarlak bir tepeye dönüşmüştür. Persler daha sonra, M.Ö. 494 yılında Milet kentini yaktılar ve kül haline getirdiler. Atina'nın ve Eretria'nın İyonyalılarla birlikte Sardes'e saldırmaları, Perslerin M.Ö. 480'de Atina Akropolünü tahrip ederek misillemede bulunmalarına yol açtı.
Bununla beraber, ertesi yıl, yani M.Ö. 479'da Persler Plataea'da son seferlerini kazandıkları zaman, kıta Yunanistan'dan gelen göçler ile İyonyalılar, geride kalan Pers donanmasını Mykale'de yendiler. Böylece, İyon kentleri özgürlüklerini yeniden kazandılar. Aynı yıl oluşturulan DELOS Birliği ile Batı Anadolu'nun tamamı Arina'nın müttefik olarak M.Ö. 412 yılına değin özgürlüğünü korudu. Bundan sonraki yüzyılda, Büyük İskender'in dönemine değin, İyon kentleri çoğunlukla Pers yönetimi ya da kontrlü altında kaldılar. Roma döneminde İyonya, Asia Eyalati içine alındı. Bu dönem boyunca İyon kentleri parlak günler yaşadılar ve Anadolu'nun diğer kültür merkezleri ile beraber Hristyan inancının ortaya çıkışının hazırlanmasında ve Bizans sanatının doğuşunda etken oldular.